20 Ekim 2013 Pazar
Patetik Portre
Salt serotonin miydi aşk yoksa frontal devrelerdeki kompleks bir alevlenme mi bilmiyorum ama nefes kestiğini biliyorum. İştah azalttığını, yüz kızarttığını, dikkat dağıttığını, aptal aptal gülümsettiğini, el titrettiğini, göz kararttığını, sabır zorladığını biliyorum.
4 Ekim 2013 Cuma
Aslında bir konu var.
Diyorum ki, keşke insanların görüntüleri kişiliklerine göre şekillenebilseydi. Öyle ya, her bebek doğduğunda en güzellerin güzelidir, zaman içinde eğer iki yüzlü olarak yetiştirilecekse ikinci bir kafası daha çıkabilseydi omzunun üzerinden, kalbi ne kadar kötüyse o kadar kırmızı olabilseydi gözleri mesela, ya da ne kadar çıkar sahibiyse o kadar buruşabilseydi dudakları. O zaman yüzü güzel, içi çirkin - içi güzel, yüzü çirkinlerin eşitliği daha adil olmaz mıydı?
Biz aldanır mıydık o zaman? Ya da çirkinleşeceğimizi bile bile kötü kalpli olmayı tercih eder miydik? Tüm bunlar sana "çocukça" mı geliyor? İyi zaten ben küçüklüğüme, güllerin önemsendiği, yıldızların gülümsediği, koyunların evcilleştirildiği Küçük Prens’li gezegen imgeme geri dönmek istiyorum. Çünkü dünya bugün çok kirli. İnsanlar radarı geçince hızlanan araba piçliğindeler. Burada kimseyi sevemiyorum. İzin verilmiyor.
Hala yaptığım şeyleri inkar etmek konusunda onların becerilerine erişemedim. Vazoyu kıran çocuğun suçunu gözlerinden anlamaz mısın? Ben hala o gözlere sahibim. Kötülükler ve inatlaşmalar gözümün önünde onlara ne kadar mutluluk getirirse getirsin, ben mutsuzluklarımın temizliğiyle övüneceğim.
Belki bundan yıllar sonra bile dünyanın kirliliğinden bahsediyor olacağım, aynı şeyleri tekrarlayarak ölüp gideceğim ama arkamdan titreyen dudaklarıyla "Ne iyi insandı" diyecekler.
Biliyorum, öyle diyecekler.
11 Eylül 2013 Çarşamba
Oriah Mountain Dreamer
Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor. Neyi özlediğini, kalbinin
arzuladığı şeye kavuşmanın hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini bilmek
istiyorum. Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. Aşk için, hayallerin için,
yaşıyor olma serüveni için bir aptal gibi görünme riskini göze
alıp almayacağını bilmek istiyorum. Ay'ının etrafında hangi gezegenlerin
döndüğü beni ilgilendirmiyor. Kederinin merkezine dokunup dokunmadığını,
hayatın ihanetlerince açılıp açılmadığını, daha fazla acı korkusundan kapanıp
kapanmadığını bilmek istiyorum. Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye
çalışmadan benim ya da kendi acınla oturup oturamayacağını bilmek istiyorum.
Benim ya da kendi neşenle olup olamayacağını, insan olmanın sınırlılığını
hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans
edip coşkunun seni parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceğini
bilmek istiyorum.
Bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum. Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum. Her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum. Benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını; bir gölün kenarında durup gümüş ay'a "evet!" diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.
Nerede yaşadığın ya da ne kadar paran olduğu beni ilgilendirmiyor. Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, yorgun, bitap da olsan, yapılması gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum. Kim olduğun, buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. Çekinmeden benimle ateşin ortasında durup durmayacağını bilmek istiyorum. Nerede, kiminle, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor. Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum. Kendinle yalnız kalıp kalamadığını ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden kendini gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum.
Bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum. Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum. Her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum. Benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını; bir gölün kenarında durup gümüş ay'a "evet!" diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.
Nerede yaşadığın ya da ne kadar paran olduğu beni ilgilendirmiyor. Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, yorgun, bitap da olsan, yapılması gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum. Kim olduğun, buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. Çekinmeden benimle ateşin ortasında durup durmayacağını bilmek istiyorum. Nerede, kiminle, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor. Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum. Kendinle yalnız kalıp kalamadığını ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden kendini gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum.
1 Mart 2013 Cuma
Samimi olduğumuz Benjamin'lere "ben" deriz.
Kendimi bu kadar sevmesem insanlardan yine bu kadar nefret eder
miydim bilmiyorum. Dışardan bakıldığı zaman gayet itici duran bu
egoistlik aslında herkesin içindeki smokinli düğün çocuğudur. Hem
iticidir hem de kendi mutluluğu söz konusu olduğu için umursamaz.
Hayatım boyunca nefret ettiğim o smokinli çocukla kanka olduğum
günlerdeyim. Bi tanısanız siz de çok eğlenirdiniz aslında ama sizin
usturup müfredatınız bu tür insanları içermiyordu. Neyse çok değişik bir
şeyler olursa ben size anlatırım, sizi muhattap etmem. Oğlanı şimdilik
piste alalım, oynayadursun. Biz abilerle bi şey konuşcaz.
Ben, hepsinden önce iyi bir insan olduğumu düşünüyorum. Yani insani duygularım iyidir. Sümüklü çocuklara kıyamam, çaresiz anne-babalara üzülürüm, gönlü bol eli dar olanları görür ağlarım. Bir peygamber gibi mucizelerim yok, vaad edemediğim için ağlarım. İnsan olarak iyiyim de iyilik başarı getirmiyor işte, o konuda biraz şeyim. Evlat-sevgili-kardeş-arkadaş rollerimin her biri bana bu vasfı yükleyenler tarafından tatmin edici olmadı. Her zaman bir şeyleri biraz daha zorlamam gerekir gibi geldi onlara. Benim olmuşluğum için değil, onların tatminleri için. Hiç olmadım...
İlkokuldan itibaren yapılabilecek en sosyal işlere itildim. 23 nisan şiirinden sınavlarla girilen çeşitli eğitimlere kadar hepsini denedim, kazandım da. Hepsine gittim, hepsini yarım bıraktım. Bana verileceklere karşılık benden istenen sadece disiplindi. Canım istemedi, olmadım. Ben sıkıya gelmeyi hiç beceremem. Babam da bu durumdan pek memnun sayılmaz ama bi bok olamadığımı da gördüğü için üstüme gelmiyor galiba. Bilemiyorum... Bu arada ben geçen gün bi adama "bilemiyorum" dedim "bilme zaten hiçbir şey bilme sen" dedi, bunun da ne demek olduğunu bilmiyorum mesela. Sonsuz tatminsizlik yaşatmakta bir numarayım since 1990'dan beri?!?!
Ben bir türlü kendime üzülemiyorum örneğin. Sadece kızıyorum hem de çok! Olmadı karşımdakine kızıyorum ama laf anlatmayı da sevmiyorum. Herkes kendisi anlasın istiyorum, anlamazsa ikimizin hayatını da rahat bıraksın istiyorum. Sonsuz bir huzur var mıdır bilmiyorum ama daha az konuşup daha çok anlaşarak kafalarımızı daha güzel koruyacağımızı düşünüyorum. Seviyesiz olmaya da bayılıyorum ayrıca. Kendi seviyesinin farkında olarak seviyesizleştiğini bilen insanın mutluluğuna bir gün teşne olmanızı dilerim. İnanın siz de seviyesizliğin tadını aldıktan sonra bunu bir pazar kahvaltısı gibi seremoniyle yapacaksınız. Ama ertesi günün pazartesi olduğunu da kahvenizin en güzel yudumunda hatırlamalısınız. Acı var Rocky, acı hep var!
Ben işte tamamlanamıyorum. İnsanlara yaşattığım o sonsuz tatminsizlik duygusunun sebebi de yine kendimin hayata olan tatminsizliğidir. Bir gün her şey tamam olursa buharlaşıp uçacakmışım gibi geliyor. Hepsinin toplamında çıkan eksiklikler benim mutluluğum işte. Yaptığım her hırslı hamle birilerini aldatmak sayılıyor. Bu sebepten düzeni de haketmiyorum...değil de istemiyorum...ya da zor geliyor...bilemiyorum.
Ben kendimi çok seviyorum ama ben olsam kendini benim kadar seven birini hayatta sevmem. O da bir "ben", fakat 'kendim' olamayacak kadar uzakta artık.
Ben, hepsinden önce iyi bir insan olduğumu düşünüyorum. Yani insani duygularım iyidir. Sümüklü çocuklara kıyamam, çaresiz anne-babalara üzülürüm, gönlü bol eli dar olanları görür ağlarım. Bir peygamber gibi mucizelerim yok, vaad edemediğim için ağlarım. İnsan olarak iyiyim de iyilik başarı getirmiyor işte, o konuda biraz şeyim. Evlat-sevgili-kardeş-arkadaş rollerimin her biri bana bu vasfı yükleyenler tarafından tatmin edici olmadı. Her zaman bir şeyleri biraz daha zorlamam gerekir gibi geldi onlara. Benim olmuşluğum için değil, onların tatminleri için. Hiç olmadım...
İlkokuldan itibaren yapılabilecek en sosyal işlere itildim. 23 nisan şiirinden sınavlarla girilen çeşitli eğitimlere kadar hepsini denedim, kazandım da. Hepsine gittim, hepsini yarım bıraktım. Bana verileceklere karşılık benden istenen sadece disiplindi. Canım istemedi, olmadım. Ben sıkıya gelmeyi hiç beceremem. Babam da bu durumdan pek memnun sayılmaz ama bi bok olamadığımı da gördüğü için üstüme gelmiyor galiba. Bilemiyorum... Bu arada ben geçen gün bi adama "bilemiyorum" dedim "bilme zaten hiçbir şey bilme sen" dedi, bunun da ne demek olduğunu bilmiyorum mesela. Sonsuz tatminsizlik yaşatmakta bir numarayım since 1990'dan beri?!?!
Ben bir türlü kendime üzülemiyorum örneğin. Sadece kızıyorum hem de çok! Olmadı karşımdakine kızıyorum ama laf anlatmayı da sevmiyorum. Herkes kendisi anlasın istiyorum, anlamazsa ikimizin hayatını da rahat bıraksın istiyorum. Sonsuz bir huzur var mıdır bilmiyorum ama daha az konuşup daha çok anlaşarak kafalarımızı daha güzel koruyacağımızı düşünüyorum. Seviyesiz olmaya da bayılıyorum ayrıca. Kendi seviyesinin farkında olarak seviyesizleştiğini bilen insanın mutluluğuna bir gün teşne olmanızı dilerim. İnanın siz de seviyesizliğin tadını aldıktan sonra bunu bir pazar kahvaltısı gibi seremoniyle yapacaksınız. Ama ertesi günün pazartesi olduğunu da kahvenizin en güzel yudumunda hatırlamalısınız. Acı var Rocky, acı hep var!
Ben işte tamamlanamıyorum. İnsanlara yaşattığım o sonsuz tatminsizlik duygusunun sebebi de yine kendimin hayata olan tatminsizliğidir. Bir gün her şey tamam olursa buharlaşıp uçacakmışım gibi geliyor. Hepsinin toplamında çıkan eksiklikler benim mutluluğum işte. Yaptığım her hırslı hamle birilerini aldatmak sayılıyor. Bu sebepten düzeni de haketmiyorum...değil de istemiyorum...ya da zor geliyor...bilemiyorum.
Ben kendimi çok seviyorum ama ben olsam kendini benim kadar seven birini hayatta sevmem. O da bir "ben", fakat 'kendim' olamayacak kadar uzakta artık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)